Karadeniz Tiwi Çorum Hem Okudum, Hemi Yazdım,

34 Views
karadeniztiwi
karadeniztiwi
04/02/21

Karadeniz Tiwi Çorum Hem Okudum, Hemi Yazdım,
Çorum-Ali Ciyez-Muzaffer Sarısözen


Hem Okudum, Hemi Yazdım,
Yalan Dünya Senden Bezdim...Of
Dağlar Koyağını Gezdim,
Yiten Yavru Bulunur Mu...Of

El Yazıya, El Yazıya
Duman Çökmüş Gölyazıya...Of
Kurban Olam, Kurban Olam
Beşikte Yatan Kuzuya Vay.

El Veriyor El Veriyor
Orta Direk Bel Veriyor...Of
Döndüm Baktım Sağ Yanıma,
Mehemmedim Can Veriyor Vay.
1. “Şu uzun gecenin gecesi olsam” — ONUR ŞAN
2. “İğdenin dalları yerdedir” — GÜLŞEN KUTLU
3. “Hem okudum hem de yazdım” — KUBAT
4. “Bugün bize hoşgeldiniz erenler” — NAZLI ÖKSÜZ
5. “Gayrı dayanamam ben bu hasrete” — GÖKHAN ERTEK
6. “Gezsem de dünyanın dört bucağını” — SEVCAN ORHAN
7. “Kara kaş boyanır mı” — HÜSEYİN TURAN
8. “Kader seninle bir mahkemem var” — TÜLAY ÖRTEN YILDIZ
9. “Kayayı gırcı tuttu(ilvanlım)” — SÜMER EZGÜ
10. “Halimi arzettim dağlara taşa” — EMEL TAŞÇIOĞLU
11. “Bağdat ellerinden gelen turnalar” — ERDAL ERZİNCAN
12. “Ne elmadır ne de nar” — CEMALETTİN KURTOĞLU
13. “Çorum Halayı”
14. “Çorum Çiftetellisi”

– Anadolu’nun her yerinde kültürel mirası ve yapıtlarıyla hala yaşayan zamanın en büyük askeri ve politik gücü; Mısır’ın güçlü firavunlarının en zorlu rakibi, yakındoğunun çehresini daimi olarak değiştirmiş 3500 yıllık bir uygarlık olan Hititler ve onlara 450 yıl başkentlik yapmış Boğazkale-Hattuşa, Alacahöyük ve Ortaköy-Şapinuva arkeolojik alanları,

– Kazılardan çıkan eşiz eserlerin tarihi mekanlarda 7000 yıllık gelişiminin sergilendiği Çorum, Alacahöyük ve Boğazköy Müzelerinde tarihsel bir yolculuğa çıkmadan,

– 94 yıl aradan sonra asli vatanı Boğazköy Müzesi’ne dönen Tarihi “Boğazköy Sfenksi” ile tanışmadan,

– İskilip ilçesinin tarihi sokakları ve arastasını gezmeden,

– Kargı ve İskilip’in çam kokulu yaylalarını görmeden,

– Masmavi göletlerde kano keyfi yapmadan,

– Hitit Yolu rotalarını adımlamadan,

– Kızılırmak Havzası Yürüyüş Yolu’nu keşfetmeden,

– Kızılırmak Havzası boyunca çeltik tarlalarının izini sürmeden,

– Osmancık Kunduz ormanlarında jip safari yapmadan,

– Özellikle sonbahar döneminde Kargı ve Osmancık yaylalarında renklerin dansını fotoğraflamadan,

– Çorum yöresel yemeklerini tatmadan,

– İskilip’te ünlü İskilip Dolması yemeden,

– Leblebi, pirinç, Kargı bezi, Yoncalı yolluğu, Eskialibey dokumaları satın almadan



…DÖNMEYİNİZ.

Çorum yemek kültürü, zengin ve çeşitlilik gösteren yapısıyla ayrı bir yere sahiptir. Özellikle “Çorum beşlisi” olarak bilinen ve düğünlerde yapılan; düğün çorbası, yahni, pilav, su böreği ve baklava gibi başlıca lezzetlerin yanı sıra, il merkezinde, ilçelerde ve köylerde, kendine mahsus özellik gösteren yemek türleri ve pişirme çeşitleri vardır.

Yapıldığı bölgenin coğrafi, ekonomik ve tarımsal özelliklerini yansıtan yemekler, iletişimin ve teknolojinin gelişmesiyle zamanla herhangi bir yöreye ya da şehre ait olmaktan çıkmış; aynı malzemeyle yapılan yemek farklı bir ad veya sunumla Türkiye’nin değişik yörelerinde yapılır hale gelmiştir. Bu da yaygınlık kazanarak bir tanınmayı beraberinde getirmiştir.

Çorum halk kültüründe, geçmişte, mutfak tabiri kullanımı kadar, daha yaygın olarak “aşevi” veya “aşocağı” söyleyişi tercih edilmekteydi. İlin, geleneksel mimarisine uygun olarak, bu mutfak-aşevi-aşocağı müstakil bir yerde teşkilatlanmıştır. İki katlı yapıların alt kısmında, tek katlı yapıların da yan tarafları genelde bu amaç için kullanılmaktaydı. Yemeğin pişirildiği bu mekânın, tamamlayıcı diğer unsurları da olmakla birlikte, doğal olarak en önemli yerini “ocak” “ocakbaşı”, “ocakeşiği” tutmaktadır. Ocağın iki yanında ufak tefek eşya koymak için duvar içlerine gömülmüş “medine” “terece” denilen, alçıdan yapılmış hücrecikler, bunların yanlarında yine duvarların içine girmiş, tahtalarla üst üste gözlere bölünmüş “bucaklık”lar bulunur. Rafların üstüne, büyüklü küçüklü, kalaylanmış pırıl pırıl görünen ve “kapaklık” denilen bakır sahanlar, “masaf” denilen bakır tepsiler dizilidir. Ayrıca, hemen her evde, üstü tuğla ile örtülmüş, ekseriya etrafı açık bir hangar-depo “haymalık” bulunur. Bu hangarın uygun bir yerinde, dört beş metre uzunluk, iki metre derinliğinde çok geniş bir ocak vardır. Bu ocağın içinde pekmez kaynatmaya yarayan, hususî tarzda yapılmış “küre” denilen diğer bir ocak, yufka ekmeği pişirmek için “tandır”, şıra kestirmeye, çamaşır suyunu kaynatmaya yarayan büyük kazan koyulabilecek başka bir ocak daha vardır. Haymalıkta bağ zamanında üzümler ezilir şıra yapılır. Reçeller, pekmezler pişirilir ve çarpılır, çamaşır yıkanır, boş köşelere odun yığınları istif edilir. Bir tarafında da bağdan üzüm getirmeye mahsus, “şınavat” denilen tahtadan yapılmış oluk, “şapşal” adı verilen üzüm taşımaya yarayan küfe ve üzüm sıkmaya yarayan “cendere” bulunur77.

Show more

0 Comments Sort By

No comments found

Facebook Comments